28 Ara 2011

Büyüdükçe Çirkinleşiyoruz Sanki

Çocukluğum geldi aklıma bu gece. anlatmak istedim tıpkı geçen  koca yıllara bir mektup yazar gibi.

Sütçü geçerdi sokağımızdan. Her sabah aynı saatte. Süüütttçüüüü diye bir nameli narası vardı ki sormayın. Babam haftasonları sinir oldurdu adamcağıza uykumu böldü diye. Ama ben şimdi o sütçü amcayı özlüyorum. Sesine yatağımın içinden kırkırdardım. Günüm güzel başlardı ne güzel. 

Karşı sokağımızda da bir teyze vardı Seher Teyze. Hala vardır. 4 yıldır Denizli de yaşadığımdan di li geçmiş zaman kullandım farkında olmadan. Onun da inekleri vardı. Taze süt alırdık hep. Sütten nefret ederdim küçükken. Şimdi olsa o tazeliği geri çevirir miyim hiç. 4 yaşına dair hatırladığım anıların hepsi sütle ilgili annemin bana zorla süt içirmeye çalışması benim de odamın kapısını çarpıp ağlamalarım :) Videom bile var :) Hatta anneannem bakardı bana ben küçükken. annem babam işe gider o gelirdi ben onu eve doğru yaklaşırken gördüğümde kapıyı kilitler kadıncağızı içeri almazdım. Canım benim ne diller dökerdi beni ikna edene kadar. Süt içirecek diye korkumdan hep bu hallerim :) Belki de bu yuzden kahvemi sütsüz içerim :)


Bir pamuk şekerci vardı her gün öğlen saatinde gelirdi parkın köşesine. Pembe bulutlar ne de güzel gelirdi o zamanlar. Hiç mahrum kalmadım şekerden çikolatadan. Şimdiki çocuklara her şey yasak.

Parkımız vardı evin karşısında. Koca kız olana kadar sallandım ben salıncakta. Geceleri buluşma yerimizdi mahalledeki arkadaşlarımızla. O salıncak dert ortağımdı sanki. Salıncağa oturur durmadan sallanır yüzümü gökyüzüne çevirir yıldızları seyrederdim. Öss den bir gece önce uyuyamayıp yine salıncağıma koşmuştum. Ne güzel günlerdi. Gözlerim doldu şu an. Kim bilir neler anlattım o salıncağa. Ne dertlerim vardı minicik olup da benim büyüttüğüm. Şimdi o park yok orada yıkmışlar. Hüzünlendim.

Büyüdükçe ne garip oluyor dünya. Eskiden ne çok kırmaktan korkardım insanları. Ne değerliydi arkadaşlıklar dostlar. Eskiler hala değerli yeri apayrı. Şimdi korkmuyorum hayatımdakileri kırmaktan, çekinmiyorum. Söyleyemezsem içimde dert olur çünkü. Onlar umursamıyorsa ben de umursamıyorum. Yine de kıramıyorsam içime dert ediyorsam kendimi kırmaktan korktuğumdandır. Sonra düşünüp bir zaman sonra nasılsa yollarımız ayrılacak onun hatırasına bu halimle girmek doğru olmadı derim diye hep bunlar. Eksi olmaktansa nötr olmak. Kırmaktansa susmayı tercih etmek gerek bazen. Sanırım ben de öyleyim. Susuyorsam bir sebebi var :)

Büyüdükçe çirkinleşiyoruz sanki. Çocukken bir çiçeğe odaklanan gözlerimiz, şimdi toza buluta çevriliyor. annemizin yaptığı kekin kokusunun evi doldurması ne de mutlu ederdi eskiden. baban eve gelince koşup kapıyı açardın. Küçücük bir oyuncakla ne hayaller kurardın. Şimdi oyuncaklarımızı birer birer kırıyoruz. Savaşlar büyüdükçe çoğalıyor sanki. Hem dünyada hem kendi içimizde. Nefret kelimesini bilir miydik çocukken. Şimdi nefret söylemleriyle dolu her tarafımız. Gerçek sevmeler eskilerde kaldı. Seni seviyorum demek bile ne zor artık. Bir tek sevgi esirgenmezdi küçükken sarılırdık sebep yokken.

Affetmek de daha zor artık. Öpeyim de geçsin derdi annemiz. Öperdi ve geçerdi. Gerçekten geçerdi ama geçmez miydi? Şimdi gurur çıktı ortaya. Çocukken gurur ne demekti. Bilmezdik. Seviyorsak affederdik. Zaten küsmezdik ki aslında. Küslük nedir bilmezdik. Bir öpüşe erirdik. 

Özlüyorum o yılları. O yıllardaki saf halimi. Daha az bilip daha çok mutlu olmayı. Sadece saf temiz olarak sevmeyi. Çıkar olmadan. Biri iyilik yaptığında gene ne istiyor ki diye düşünmeden. 

Yine sütçü geçse sokağımızdan ben kıkırdasam yorgan altında sonra sıkılsam kalksam gitsem annemlerin odasına en içten günaydınlarla güne başlasam.

2012 bana çocukluğumu getirsen para pul istemem sağlık da orada kaldı, en derin huzur da en gerçek mutluluk da..


19 Ara 2011

Down Sendromlu Çocuğa Sahip Bir Ailenin Hikayesi

Bugun yorucu ama bir o kadar da keyifli bir gun geçirdim.

Bireysel psikolojik danışma uygulamaları derslerimiz gerçekten çok keyifli geçiyor. 1 saat önce günü kapatmış bulunuyorum. Şimdi bugun yaşadığım duyguları, güzellikleri kaydetmem ve hiç unutmamam için kendime ayırdığım zaman başladı.

Bugun Özel Eğitimde Aile Rehberliği ders kapsamında bir seminere katıldım. Söyleşi de denebilir. Daha çok o tattaydı. Down Sendromlu bir çocuğa sahip anne ve baba okulumuza geldiler ve bize yaşadıkları süreci anlattılar.

Derslerde gördüğümüz örnek olayları canlı olarak dinlemek ve bir nevi aileye dokunabilmek oldukça başkaydı. Teori evet sizi şaşırtıyor ama uygulamaya gelince işte gerçek orada.

***

İnsan ne hayaller kurarak evleniyor ve ne hayallerle çocuk sahibi olmak istiyor. Sanıyorum ki hiç bir anne baba  çocuğunun özel gereksinimli bir çocuk olacağını hayal etmez düşünmez, düşünse bile dilini ısırır. Sağlıklı bir çocuk olsun diye dualar eder. Erkek, kız farketmez sağlıklı olsundur. Hayallere konu olan şeyler çocuğunun ismi odası kıyafetleri..vb dir genelde.

Peki ya çocuğunuz özel gereksinimli-engelli- dünyaya gelirse..
Önce bir şok yaşarsınız, inkar edersiniz, neden ben , ben ne gunah işledim de bana Allah bunu layık gördü der isyan edersiniz belki de..

Ama işin sonucunda büyük ve uzun belki destek alarak bir süreçten geçip kabul edersiniz. Ama daha sonrası?

Kabulden sonra yolunuz ikiye ayrılır..

Ya kabul edip bu çocukta böyle olacakmış kader der elinizi kolunuzu bağlar oturursunuz

Ya da kabul edip çocuğunuz için savaşırsınız, ne yapabilirim sorusunu sorarsınız ve cevaplar aramaya başlarsınız.

İşte bu ikinci gruba dahil olan hatta o grubun önünde bayrak taşımaya layık bir aileyle tanıştık bugun. Sevecen, yüzlerinden gülümseme eksik olmayan, eşlerin biribirine 25 sene ve bu kadar yorucu bir yolculuktan sonra sevgiyle bakabildiği bir aile..

***

Ben çok etkilendim. 

Yaşadıkları süreç oldukça zor bir süreç takdir edersiniz ki. Hekimlerin bile umudu kestiği bu çocuktan bir şey olmaz, boşuna zamanınızı tuketmeyin sizin de bir hayatınız var, zaten en fazla 10 sene yaşar, bu çocukların bağışıklıkları çok zayıf camı açıp yatırın ölsün kurtulun, gibi vicdansız söylemleri olsa dahi onlar zor yolu seçmişler. 

Bu zor yolda önlerine doktorların yanında bir de diğer öğrencilerin velileri çıkmış. Çocuklarının akranları gibi aynı okula devam etmesini istemişler fakat veliler çocuklarına zarar verir düşüncesiyle dilekçe toplayıp Hakan'ı okuldan attırmak dahi istemişler.Bu süreçte Hakan hep arkadaşlarına sevgiyle yaklaşmış ancak veliler bunu "taciz" olarak dahi görmüşler. Ancak aile tum hukuksal haklarını kullanıp çocuklarını halen aynı okulda okutuyorlar ve şu an her şey yolunda.

***

Çocuklarına karşı hayali beklentiler içine girmiyorlar. Hakan bir dersten 4 aldığı için mutluysa onlarda mutluluğunu paylaşıyor ve neden 5 değil diye düşünmüyorlar bile. Çünkü Hakan bundan dolayı çok mutlu. Onun mutluluğu her şeyden önemli. Çocuklarımızın yarış atı gibi görüldüğü bu senelerde down sendromlu değil diğer çocuklarımıza da uygulamamız gereken strateji bu aslında. Sen mutluysan ben de mutluyum diyebilmek ne kadar önemli.



***

Hakan'ın babası Hayrettin Bey oğlunun ne kadar duyarlı olduğundan bahsetti. Hayrettin Bey in yüzü asık olduğunda, canı sıkkın olduğunda bir of çektiğinde Hakan hemen yanında biter ve "Baba bugun neyin var?, Canın neden sıkkın?" diye sorarmış. Ya da olumsuz bir durum yokken bile mutlaka "Baba, bugun gunun nasıl geçti?" dermiş. Hayrettin Bey bunu hangi eş hangi baba hangi anne bıkmadan usanmadan her gun yüzünün düştüğü her an sana sorabilir ki dedi. Düşündüm.. Günlük koşturmaca da kendi sıkıntılarımızla boğulup sevdiklerimizi aslında nasıl da ihmal ediyoruz. Her gun her sıkkın olduğu an biz bunu farketmezken Hakan bunu farkedip dile getirip sorabiliyor ve paylaşıp rahatlamasına yardımcı oluyor.

***

Anne Yücel Hanım ise oğluna olan aşkını dile getirdi. Ben ona sanırım aşığım diyerek :) bunu demese de aşkı gözlerinden ondan bahsederken o kadar belli oluyordu ki. Daha çok kendinden ve oğlundan duyduğu gururun ürünü bu aşk. Hakan şu an 14 yaşında yani ergenliğe girmiş bir genç adam. bu yaşta ergenliğe girmiş gençlerin ter bezleri daha çok çalışır ve terlerler ya Anne Hakan ın hala bebek gibi koktuğunu ve teninin yumuşacık olduğunu söyledi. Ona sarılınca herkesin huzur bulduğunu onun o sevecenliğini sarılınca ne kadar hissettiklerinden bahsetti. İnanın Hakan a sarılmak istedim.

***

Yücel Hanım down sendromlu çocukların ideal insan olduğunu da düşünüyor. Ve bunu düşünmesine hak vereceksiniz eminim. Herkesin içinde kıskançlık fesatlık kötü düşünce istesede istemese de vardır. bu düşünceler o kadar bizlik oluyor ki bunları düşündüğü için kimse kötü insan ya da ideal insan olmadığını düşünmez. ancak bu özel çocuklarda sadece sevgi var. Ve bu sevgi karşılıksız. Aynı zamanda kocaman herkese her şeye yetebilen bir sevgi.. 

Eğitim elbetteki çok önemli. Hakan ailesinin bu ısrarlı eğitimleri olmasa şu an bu halde olamazdı. Zira eğitim görmeyen Hakan ile aynı yaştaki bir çocuk şu an hala yürüyemiyor konuşamıyor durumda imiş. Annesi Hakan a 2 yıl boyunca gün aksatmadan her gun saatlerce masaj yapmasa Hakan şu anki fiziksel durumuna kavuşamayacaktı. Konuşma terapisti olmasa Hakan şu an yanlışsız hatasız cümle kuramayacak, kuranları da uyarıp doğrusunu söyleyemeyecekti. 

***

Yücel Hanım ve Hayrettin Bey in anlatmak istedikleri aslında eğitimin önemi. Bunun öncülleri olarak kabul etmek, çocuğunuzu koşulsuz kabul etmek ve sevmek. Sonrasında ona ve kendinize inanmak ve inandığınuz güvendiğiniz eğitimcilerle yola çıkmak. Yorulacaksanız, bazen gücünüz düşecek ama çocuğunuz her yeni adımı sizin güçlenmenize ön ayak olacaktır. Ve meyvelerini toplayacağınıza emin olun. Emeklerinizin karşılığını en güzel şekilde alacak ve oğlunuzla/kızınızla gurur duyacaksınız. 

0-6 yaşta verilen eğitim her çocuk için önemli fakat  bu sendroma sahip çocuklarda HAYATİ önem taşıyor.




Ve ailenin de bu konuda bir sorusu var : " Eğitim çok önemli, 6 yıl mı yorulmak istiyorsunuz , yoksa ömür boyu mu?"


(Onları nasıl ifade edebildim, nasıl bugunu kayıt altına alabildim duygularımı yansıtabildim mi bilmiyorum ama özel eğtim dünyası beni içine çekmeye başladı bunu hissediyorum..)








3 Ara 2011

Video Post - Dünya Engelliler Günü

Öğrencileriniz engelli ise; Sabrınızın gücüne şaşarsınız. "Yüzüme bak" cümlesini tekrar etmekten bıkmazsınız. Normal okula kaynaşması için gönderdiğiniz öğrenciniz için diğer akıl yoksunu veliler bizim çouğumuza hastalık bulaşır bu okula gelmesin dediğiniz zaman var gücünüzle çemkirir hakkını savunursunuz.
Öğrencinize renkleri öğretmeye çalışırken, hayatın ne kadar da renksiz olduğunuz farkedersiniz. Bazen bir miniğin ağzından ilk kelimesinin duyar, mutluluktan uçarsınız. "İğneyle kuyu kazmak" deyiminin ne anlama geldiğini çok iyi anlarsınız.  (alıntıdır)

3 Aralık Dünya Engelliler Günümüz Kutlu Olsun

Engellenmeden yaşamak dileğiyle 


                                           

17 Kas 2011

Video Post - 1-3 Yaş Çocukları /Anal Dönem

Video postlara devam. Blog dünyasında bir çok anne ve annelerin en büyük sornlarından biri tuvalet eğitimi..
tuvalet eğitiminin denk geldiği  anal dönem ile ilgili açıklayıcı ve öğretici bir video paylaşacağım sizinle..
Biraz da mesleğimle ilgili bilgileri paylaşmam gerek dimi :)






ANAL DÖNEM

İkinci gelişim dönemi olan anal dönem , 1-3 yaşlarını kapsamaktadır. Bu dönem idrar ve dışkı çıkarma ile ilgilidir.

Besin maddesi sindirildikten sonra atıkları barsağın sol bölgesinde birikir ve anüs kasları üzerinde belirli güçte bir basınç yaptığında dışarıya atılır.

Çocuk ,bu dönemde kendini ve çevreyi kontrol etmeyi öğrenir. Sinirli ,hoşgörüsüz ve cezalandırma yoluyla tuvalet eğitimi veren anne-baba ya da bakıcılar , çocuğun bu döneme bağımlı kalmasına neden olurlar.

Bu durumda , daha sonra öğretmenlerin çözümlemeleri gerekecek davranış bozuklukları meydana gelebilir. Bu tür davranışlardan bazıları, aşırı düzenlilik ya da aşırı dağınıklıktır.



(kaynak)

13 Kas 2011

Emzirme Reformu

Anne değilim, ama her kadın gibi bir gün anne olmayı umut ediyorum. Anne olamasam da anne sütünün ne kadar gerekli olduğunun herkes kadar bilincindeyim.

Ancak emziren annelere verilen izinler ilk 6 ay anne sütünün önemi söylemiyle çelişiyor.

Tüm bu yaşanan olumsuzluklar için renkler ve hayat blogun da dikkatimi çeken Emzirme Reformu nu destekliyorum.

Siz de bir tıkla destekçimiz olun.

10 Kas 2011

xXx Çarpı İşi Pacman Kitap Ayracı xXx

İşte karşınızda maymun iştahlı Diloş

Geçenlerde paylaştığım şablonlardaki ağaç işine başlamıştım. Amma velakin tek renk olması beni bir sıktı pir sıktı. Hemen bitebilecek ara işler buldum kendime ve bir kitap ayracı yaptım. Kesip kumaşlayıp asetat kağıdı arasına konulması kaldı ama ben paylaşmadan geçemedim. :) Biraz farklılık yaptım, benim kumaşımın kareleri büyük olduğundan 2 sıra bir şekil yapamadım, kırmızı kirazımı üste çıkardım, yazıyı da işlemedim bence güzel oldu :) Şablon çok minik olduğundan pacmani bir sıra büyük yapmışım hatta ama fazla göze çarpmadı benim örneğimi şablon olarak daha rahat kullanabilirsiniz.




Bu da benim sıkıldığım zavallı ağacım hatta gövdesi yarım çarpı olarak kalmış :)




1 Kas 2011

xXx Çarpı İşi xXx

Evimize ve kuzenimin yeni doğan kızı için işlediğim panolardan sonra bir duraklama dönemine girdim :) Bir motif daha beğenip işlemeye başlamıştım ama bi anda yuklenince yarım kaldı o da şimdi 2 motif var aklımda çok sade ve güzel tekrar hobime geri dönüyorum. Hem de bu kadar yoğun geçecek bir dönemde :) Olsun keyif alabileceğim bir şey yapacağım en azından .. Bana kolay gelsin ^^


Diğer dosya PDF dosyası olduğundan yuklemeyi beceremedim :) Buradan indirebilirsiniz Tık

24 Ağu 2011

Dekorasyon Fikirleri 2

Dosyalarımı karıştırdıkça evimde muhakkak yapmak istediğim şeyler buluyorum.

Özellikle küçük evler için ideal bunlar.

Öncelikle kütüphaneler. Oldukça yer kaplarlar e-kitaplar çıktı çıkalı yakın zamanda yerleri dolmayacak olsa da kitapları hissetmeden okuyamayacaklar için hala kütüphaneler gerekli olacaktır. Paylaşacaklarım kütüphaneden ziyade kitaplık tarzında, ufak ama evinizin boşluklarını kitaplarınızla doldurabilirsiniz.


Koltuklarınızı yaslayabileceğiniz bir kütüphaneniz olsa hoş olmaz mıydı? hem derli toplu düzenli bi hava veriyor bence eve. üzerine çeşitli aydınlatmalarla da süsleyebilirsiniz. dvd leriniz için de bir alternatif olabilir. Her salona lazım :)

Bu ise biraz lüks bir okuma köşesi :) kitaplık boyutlarını biraz daha geniş tutarsanız işinizi daha çok göreceğinden eminim :)



Ofisiniz için, çalışma odalarınız için biçilmiş kaftan.duvarları çerçevelerle süsleyeceğinize kitaplarınızla süsleyin :)

Bu hangi fikrin aklın ürünü merak etmedim değil. Evlerimizde köşelikler vardı eskiden üzerlerini gereksiz biblolarla donatırdık. onun yerine şöyle minik ama kullanışlı bi kitaplığa ne dersiniz? ufakta olsa okuduğunuz elinizden düşüremediğiniz dergileriniz kitaplarınız hep elinizin altında olur :)

Sırada sedirler var. Bunlara bayıldım özellikle cam önü olanları çok keyifli..

Mutfaklarda güzel sohbetler için küçük kahvaltı sofraları için hoş olmuş. hem yerden tasarruf hem de kullanışlı...


İşte bu benim favorim. Bir sürü ıvır zıvırı toplamasının yanı sıra orada oturması da bir hayli keyifli olur . pencerelerin önüne genelde pek bir şey konamaz ama böyle değerlendirmek gerçekten hoş :)


İşte size koccaaman bi sedir daha. Şu kullanışsız yeri nasılda yararlı hale getirmişler. Sabah kahveleriniz benden :)


Aşağıda ise yerden tasarrufun allahı fikirler göreceksiniz :)


Böyle bir duvar boşluğuna biz olsak ancak elektirik süpürgesi ütü masası vs koyardık dimi? İşte size ufak odalar için çalışma köşesi :)


İşte bir gömme dolap harikası daha :) raflar çıkartılmış kapaklar sökülmüş ve dergilik ve sedirle harika bir alana dönüşmüş :)



Dekorasyon Fikirleri

Dekorasyon deyince hemen renkler kumaşlar gelmesin aklınıza. Burada biraz el becerilerinizi konuşturmanız gerek. Tabi bazı sitelerde hazır hallerini de bulabilirsiniz ama evinize uymaz rengi olmaz içinize sinmez işte bi şekilde beğenmezseniz kendiniz  ya da bir marangozla anlaşıp kolayca yapabilir yaptırabilirsiniz bu şıklıkları. Mesela ben Denizli ye döner dönmez bi kaç tanesini deneyeceğim.

Merdivenler, genelde hanımların perde takmak duvar silmek, erkeklerin ampül değiştirmek vb işlerine yarar . Evin en özensiz köşesine atılırlar. hatta mümkünse görünmeleri pek istenmez. çünkü görüntüsü beğenilmez. kaba bulunur. sevilmezler kısaca. sadece bizim boyumuzu uzatmaya katkıları vardır başka ne işe yararlar düşünmeyiz bile.Ama adamlar düşünmüş işte. Ve bence iyi ki de düşünmüşler.


Bu yukarıdaki bebeği ben çok beğendim. Banyolar dekorasyondan pek nasibini almaz. fayanslar güzel olsun havluların rengi uysun kokulu sabunlarımız olsun tamam bitti gitti. İşte banyonuza bambaşka hava katacak size bir merdivene, boyaya ve rafları için biraz toza bulanmaya ( raflarını da siz yapıverin artık :) mal olucak şahane bi şey. ayrıca böyle raflar yerine boy boy kutulardan da faydalanabilirsiniz. Ayrıca tarzınıza uygunsa bunu banyo harici de kullanabilirsiniz. mesela ben odam da dergilerimi taşıtacağım bu güzele :)




Bu fıstık ise home office kullananlar için ideal.Evinde şirin bi çalışma köşesi isteyenler bunu kullanabilirler. tabi bu merdiven formatında ancak boyutları pek uymamış yani özel yaptırmanız gerekecektir. Ben bunu da sevdim home office e ihtiyacım olmasa da illa ki bi çalışma köşem olacak. varsın böyle olsun :)

Şimdi gelelim evi minik olan ve bir gömme dolabı olan hanımlara. beyler de süsleri atıp kendilerine uyarlayabilirler :) gömme dolaplar genelde ufaktır  kıyafetler taşar yeni bi dolap ihtiyacı doğar vs vs. İşte siz o yeni dolap ihtiyacınızı karşılarken biraz büyük bi dolap alın ve gömme dolabınızı da süpriz bi kutuya dönüştürün. çalışma masanız çok yer kaplıyorsa dağınık çalışan biriyseniz ve arkadaşlarınız çat kapı geliyorsa bu tam size göre :) kapıları kapatın ve ta-ta!! dağınıklık gitsin. Bu kesinlikle favorim :)

Bu kornişleri çok tutmuşum ki kaydetmişim ama bu ağaç dalını da kafanıza göre boyayıp asamazsınız ki oraya. bana oysa en pratiği bu gelmişti. şimdi bakınca perdelerin asıldığı yerlerin eşit olduğunu görüyorum ve bu perdenin kapanmasının zor olduğunu da görüyorum evet. perde takılma riski oldukça yüksek ama hayati olmasa gerek :) oysaki ben bunu çok sevmiştim ama pratik değilsin ne yapalım seni eledik ama belki illaki denemek isteyen olur :)


Bunu var ya yerim. yiyemezsem koklarım ben. Hiç aklınıza gelirmiydi ki tabi ki de gelmezdi :) Bu tam mutfaklar için başka yerde kullanılmaz kullanılamaz. orada kullanılan askıları daha şirin bi şey ile değiştirme şansınız var. sonra oraya en şirininden bi de mutfak önlüğünüzü asacaksınız ve seyredeceksiniz :)



Bu da çok orjinal değil mi sizce. tabi ki bu da banyoya yakışır aksi iddia bile edilemez. :)



Gelelim assolistimize. Bu parça benim 2. favorim. Çok ama çok şık. Bunu illaki evinizin duvarına değil bi tahta parçasına monte edip portatifte kullanabilirsiniz. Evet çünkü ben öyle kullanacağım :) Artık çantalarımı taşıyacak bu güzeller. Denizli ye gidince çok işim var çok :)


Bunlarla sınırlı mı paylaşılacak şeyler tabi ki değil. Daha yerden tasarruf etmenizi sağlayacak ve işinize yarayacak öneriler var. Onları kendiniz yapamayacaksınız ama yaptırmanız için hiçbir mani yok :)