24 May 2012

Karanlık Yüreklilere

Yıldız kaydığında dilek tutar ya insanlar, ben dua ederim.
O yıldız dünyadaki bir kardeşim derim.
Sonsuzluğa gitti, bir yıldız kaydı ve ışığı söndü.

Nasıl söndü acaba o ışık?
Bir kaza mı neden oldu buna?
Yoksa bir bıçak darbesi mi ya da kurşun.
Hasta mı olmuştu acaba?
"Günden güne ilerleyen tıp" ona derman olamamış mıydı?
Ya da yıldız tutunduğu ipini mi kesti kendi elleriyle?
Kestiyse neler yaşamıştı acaba?
Namussuz mu olmuştu iki bacak arasının hesabını tutan zihniyetler yüzünden.
Ya da aşkı mı karşılıksızdı, sevgiye mi muhtaçtı?
Yoksa özlem mi duyuyordu birine ve o birine kavuşması imkansız mıydı?

Hangi neden daha geçerlidir ki.
Hangi neden bir ölümü hafifletici kılar ki.
Kaza ise yanmaz mı o yürek ya da intiharsa.
Kendi canına kıyan Allahsız mıdır yoksa?
Örümcek kafalılar bunu böyle söyler ya.
Can, kağıt kesiğinden bile acırken, o ipi nasıl dolar bir insan boynuna?
Dolarda, içini sarmalayan acıların tarifini yapan olur mu acaba ardında?
Yazık mı derler sadece.
Akılsız mıdır, değer midir can kıymaya?
Ardından ne konuşsak onu yerin bir kaç metre altından çıkarabilir mi ki?
Ya da duyabilir mi bizi?
Söyleyebilir mi bir kaç söz konuşulanlar hakkında?
Söylemeye çalıştığı anlar sen kulak kabarttın mı ki ona?


Hayat çok güzel değil miydi ki?
Yaşamaya, ne olursa olsun nefes almaya değerdi di mi?
Peki sen nefes aldığın her an acı çekmek nedir bilir miydin?
O Allahsız dediğin çocuk bilirdi.
Peki sen hayata tutunmaya çalışırken daha gencecikken kanser olmak ne demek bilir miydin?
"Saçların da dökülecek mi" diye sorduğun genç kadın bilirdi.
Acı çekerken gülümserdi
O senin çok dert ettiğin saçları yokken de senin olduğundan daha huzur doluydu içi.

Onlar hayatı böyle yaşamayı seçmedi.
Kader dersiniz ya her şeye.
Bu da onların kaderiydi.

Gerçek denen şey tam da bu işte.
Bir yıldız kayar.
Dünya yavaş yavaş karanlığa doğru yol alır.
Ama senin kalbinin karanlığının yanında, dünyanın zifirisi hiç kalır.


19 May 2012

Bugün Ondokuz Mayıs


"Bugün Ondokuz Mayıs,
Mayısın ondokuzu!
Sen ey Türk ülkemizin geleceği,
Ulusumuzun gözbebeği,
Sen ey demir parmaklıklarda barfiks yapan,
Ranzalarda parende atan
Sportmen ve kahraman Türk gençliği,
Önünde senin bütün Kilit-bahirler açık,
Ama her zaman Samsun’a çıkılmaz ya,
Bu sabah da avluda volta atmaya çık!"

Can Yücel

3 May 2012

Dost(luk)lar

Eski ama eskimeyen dostlar vardır hani.
Ne kadar zaman görüşmesen de onlarla ilk buluşmanda mesafeler,geçen zamanlar unutulur.
Yine sarılırsın, yine içten gülümsersin.
Hayatını kaçırdığını düşünürsün geçen zamanda.
Eskisi gibi olmaz sanırsın görüşmeler.
Ama o gün geldiğinde bakarsın kaçırdıkların değil, kazandıkların var önünde.

8 senelik bir dostluk bizimkisi. Bazısına göre az bazısına göre fazla. 4 yılı dolu dolu diğer 4 yılı seyrek görüşmelerle geçen 8 sene. Biz büyüdükçe farketmeden bizimle beraber yürüyen bizimle beraber büyüyen bir dostluk. Anlatılmayanları, paylaşılmayanları merakla dinlemek, eksik cümleleri hala tamamladığını görmek..

Herkesin eski ama eskimeyen bir dostu olmalı hayatta. Bir alo dediğinde mesafelere aldırmadan aynı sıcaklığı almalı sesinde. En zor anında bir omza ihtiyacın olursa hiç düşünmeden sana kucağını açan bir dostu olmalı.

Neyse ki şanslıyım. Çok şanslıyım. Birden fazla dostum olduğu için. Ve hiç eskimeyecekleri için.

Sizi seviyorum kızçeler!